O sabah, her şey onu işine gitmemesi için çağırıyordu. Dört kızıyla birlikte oturmuş, gülerek, birinin korkusunu dindiriyor, diğerinin hayallerini dinliyordu. Küçük kız oyun oynarken, bombardıman şiddetlendiğinde korkuyla kucağına koşuyordu. Eşine geç kalmayacağına söz verdi... Ve sekiz yaşındaki kızı Sema'ya, göç sırasında kendisine emanet edilen resmi evrak çantasına dikkat etmesini tembih etti. O çanta işine dair bilgileri içeriyordu ve babası ona her zaman "Gizli bilgilerin bekçisi" lakabını takmıştı. Fadi, mesaisini tamamlamadı. Yermuk bölgesindeki bir yerleşim biriminin hedef alındığını öğrendiğinde hızla ailesinin üç gün önce taşındığı El-Tac (3) Kulesi'ne yöneldi. Kule tamamen yıkılmış ve yerle bir olmuştu. Fadi'nin hatıralarında hala bir kabus gibi devam eden bu olay, tozla kaplı bedenlerin enkazın arasında açılacak bir delik aradığı, enkazın altında kalanları çağırdığı anlar olarak kalmış. Kırılmış ve felç olmuş bedenlerle sokaklara savrulan çocuklar, telefonların sesleri yankılanıyor, sivil savunmaya ulaşmaya çalışarak hayatta kalanları kurtarmaya çalışıyordu, en azından enkaz altında birkaç saat bile olsa hayatta kalanları. Anneler çığlık atıyor, çocuklar ağlıyor, erkekler korku ve acıyla doluyordu. Fadi'nin ikinci kattaki çiçekleri ise beş katlı binanın altında kalmıştı. Fadi'nin dört kızının gülüşleri ve sevdiği eşinin hayali kayboldu. Kimsenin ona "hayatta kalan tek kişi" demesine izin vermiyor çünkü ona göre asıl hayatta kalanlar onlardı!